Sayfalar

8 Ağustos 2010 Pazar

VAR MI DENEMEK İSTEYEN?

Son bir hızla döndüm sokağın köşesinden.Peşimdekileri atlatmam gerekiyordu biran önce.Gücümü de kullanamazdım  bu durumda her an beni birileri görebilirdi.Devam ettim koşmaya,daha hızlı olmalıydım.Ensemden tutup birinin beni havaya kaldırdığını hissettim bir an.Yakalamıştı işte ,fiziksel olarak temas etmeden duvara yapıştırmıştı beni .Beynimi açacaktı.Öleceğim an bu olacaktı işte.Syyylarrr diye bağırdım son bir atakla.


Fakat o an ışık hızıyla birinin yardımıma koştuğunu gördüm.Uzun boylu sivri dişli bir yaratıktı bu.Aman Tanrım karşımdaki bir vampirdi.Adam daha kendini toplayamadan ısırıverdi boynundan.Kanı tamamen süzülene kadar da bırakmadı boynunu.Ağzından kanlar aka aka yaklaştı yanıma.Kollarımdan kavrayıp hızla yukarı doğru çıkardı beni.Vampirler uçabilirler miydi ki ? Bak bunu hiç bilmiyordum işte…


Nazikçe bir adanın üzerine iniverdik yakışıklı vampirle.Sivri dişlerini çıkararak selam verdi tekrar bana ve gökyüzünden süzülüp gitti geldiği yere doğru.Karşıda ateş yakımış bir grup insan gördüm.Derme çatma barınaklarda kurmuşlardı kendilerine.Çare yoktu,yanlarına gidecektim bu adada yapabilecek başka şey olduğunu sanmıyordum.Şişko bir adam ilerde  küçük bir bebekle uğraşıyordu.Arkadan gelen sesi duydum.
-Heyyy şişko patates dikkat ette o bebeği yemeye kalkma..
İstem dışı gülmeye başlamıştım,bu lafları söyleyen sarışın yakışıklı adam pek  bir dikkatimi çekmişti.Daha onlar beni göremeden kara bir duman yaklaştı bu tarafa doğru.İçlerinden birini yakalayıp içine doğru çektiğine şahit oldum.

Çalılıklarından arasından biri çıkıverdi karşıma.Renkli gözlü ,hafif bir kaslı bir adamdı bu da.Elinde çeşit çeşit bıçaklar vardı.
-Haydi ,gel benimle burası çok tehlikeli bir hal aldı.Hem beni arayan bir dedektif var bu adada.Ona da yakalanmamam lazım.Bu arada benim adım Dexter.
Kafamı sallamakla yetindim sadece.Onunla birlikte yürümeye başladık ada içinde.
Yürüdük,yürüdük,yürüdük…Bir mağaranın içine soktu Dexter bizi.Fakat tam o sırada iki el ateş sesi duyduk.Polisler arkamızdaydı aman tanrım.Teslim olmamız gerektiğini söylüyorlardı.Gözüm masaya bağlı çırılçıplak adama çarptı aniden.

-Ben dedektif Monk,teslim olman gerekiyor Dexter.Offf dezenfekatnımı getirin buraya.Çok pis bu yer..
Asla dedi Dexter,Bıçağı masada yatan adamın göğsüne saplayıverdi.Her yer kan içindeydi.Ellerim,yüzüm..
-Hayırrrrrrrrrrrrrrrrr!!!!

Ter içindeydim.Nasıl bir rüyaydı bu böyle.Gene izlediğim dizilerin ayarını kaçırmıştım anlaşılan.Sabah akşam kendini deli gibi kaptırmış bir şekilde izlersem olacağı buydu işte.
Diziler bile birbirine karıştı baksana.Monk,Dexter’ı yakalıyor,Eric,Sylar’ı ısırıyor.



Ama çevremden de gözlemlediğim kadarıyla bu tuhaf durum sadece bende yok.Kimisi benim gibi yabancı dizi tutkunu,kimisi film yada yerli dizi.Sabahtan akşamlara kadar,hatta bütün gününü bunlara ayırır oldu insanlar.Neden peki ? Bu insanlar hayatlarını niçin bilgisayar ve televizyon başında kendisiyle hiç alakası olmayan bu hayatları izleyerek geçiriyorlar?
Kendi üzerimden yaklaşacağım bu konuya.Yaklaşık 2 yıldır yabancı dizi izlemek tutku haline geldi hayatımda.Her türlü diziyi,her ülkeden diziyi izler hale geldim neredeyse.Çevremden bu durumdan fazlasıyla yakınan tepkiler almaya başladım son dönemde.Arkadaşlarım,ailem kafayı yediğimi,kendimi bu dizilere çok kaptırarak reel hayattan soyutlandığımı düşünüyorlar.

Ayarı biraz kaçırmış olsamda yanlış bir şey yapmadığımı,aksine izlediğim bu dizilerin hayatıma olumlu şeyler kattığını düşünüyorum.Çok fazla yorulduğum,üzüldüğüm dönemler oluyor.Nasıl atacağım bu stresi peki üstümden ? En doğru yanıtı dizilerimi izleyerek olacak bu sorunun cevabı.Bu kadar sıkıntının,stresin içinde insan kaçacak,sığınacak bir delik arıyor kendine.Asla ulaşamayacağın,içinde bulunamayacağın hayatların içinde buluveriyorsun aniden kendini.Kimi zaman çok zengin bir lise öğrencisi oluyorsun,kimi zaman en şöhretlisinden bir estetik cerrah.Özel yeteneklerin oluyor bazen,vampirlerle birlikte insan avına çıkıyorsun bazense.Adalet dağıtan bir katil olup,susturuveriyorsun içindeki canavarı.Büyücü olup,prensi kurtarmaya gidiyorsun asanla.Özdeşim kuruyorsun işte bütün bu karakterle kendi içinde..

Sinemanın,televizyonun en güzel yanı bu belkide.İnsana hayal edemeyeceği kadar çok fırsat veriyor 1-2 saat içinde.Mutlu ediveriyor henüz maceraya aç bir yüreği.Dizginliyor kimi zaman içindeki o anlamsız öfkeyi.
Özellikle dizilerde durum biraz daha üst düzeyde karakter benimseme konusunda.Uzun bir döneme yayılıyor çünkü,karakteri sevme meselesi.Sinema da ise 1 veya 2 bilemedin 3 saate yayılıyor ancak.

Peki bir şeyler öğretiyor mu bu izlediklerin sana? Ne anlıyorsun bu kadar izlemekten?İşte belkide en çok karşılaştığım sorular yakın zamanda.
Bunu soranlara verdiğim yanıt ise biraz manidar ve alaycı oluyor.
‘’Haydi gelin size liposuction(vücuttan yağ aldırma operasyonu) yapayım en güzelinden.
Nip Tuckdan öğrendim.Denemek ister misiniz?’’




PM:Bu yazım '' Yordam '' dergisinin 3.sayısında yayınlanmıştır. Sevgili Mehmet Sait Çakar'a  çok     teşekkürler :)                          

3 yorum:

Kamil Akar dedi ki...

Her asosyal tutukunu sonuçları gibi sonuçlar doğurması beklenen birşey. Soyutluyoruz eveet belkide onlar haklı. Bazen sormuyor değilim kendime onlar mı haklı.
Millet sabahın 6'sında işe giderken ben o saatte Crixus'u yenmeye veya BlackSmoke'tan kaçmaya çalışırken bazen soruyorum. Onlar mı doğrusunu yapıyor ?
Ama sonra diyorum amaan salla şimdi en tazesinden bi "V" aç keyfin yerine gelir :)
Biz böyleyiz sorgularız, kararlar alırız ama bu kararlar dizinin yeni bölümü gelene kadar sürer. Ne yaparsın tutku işte :)

ElifLisa dedi ki...

Herşey yeni bölüm gelene kadar,kesinlikle ! :)

hülya dedi ki...

Çok fazla yorulduğum,üzüldüğüm dönemler oluyor.Nasıl atacağım bu stresi peki üstümden ? En doğru yanıtı dizilerimi izleyerek olacak bu sorunun cevabı.Bu kadar sıkıntının,stresin içinde insan kaçacak,sığınacak bir delik arıyor kendine.Asla ulaşamayacağın,içinde bulunamayacağın hayatların içinde buluveriyorsun aniden kendini

cok dogru anlatmıssın elifcim diziler benim için günlük hayatın sıkıntısından kaçaçak bir liman..yeni bölümü heyecanla beklemek bir hafta içinde komplo teorileri üretmek benim yaşamımın vazgecilmez bir parcası heleki sevdiğim bir aktör o dizinin parcasıysa..